K.Kerim hakkında geniş bilgi
:: İslami Konular :: K.Kerim
1 sayfadaki 1 sayfası
K.Kerim hakkında geniş bilgi
Kuran-ı Kerim Hakkında Genel Bilgiler
İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur'an, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed'e gönderilmiştir. Hz. Muhammed son peygamber olduğu gibi Kur'an da son kitaptır. Cenâb-ı Hak onu bize şu şekilde takdim etmektedir:
"Sana da kitabı (Kur'an'ı), daha önceki kitabı doğrulamak ve korumak üzere hak olarak indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma".[332]
Kur'an, Peygamberimiz'e 610 yılının Ramazan ayında indirilmeye başlanmış ve yaklaşık 23 senede tamamlanmıştır. İnen Kur'an âyetleri hem Hz. Peygamber tarafından vahiy kâtiplerine yazdırılmak hem de hafızlar tarafından ezberlenmek suretiyle koruma altına alınmıştır. Böylece Cenâb-ı Hak, onu diğer ilâhî kitapların durumuna düşmekten muhafaza etmiştir. Çünkü Kur'an'dan önce gönderilen ilâhî kitapların hiçbiri korunamamıştır. 114 sûre ve hâkim anlayışa göre yaklaşık 6666 âyetten oluşmaktadır. Hz. Peygamber her sene ramazan ayında bir yıl boyunca gelen vahiyleri Cebrail'e okumaktaydı. Vefat ettikleri sene ise, bu olay İki kere tekrar edilmiştir. Günümüze kadar süre gelen "Mukabele" geleneğinin başlangıcı Hz. Peygamber İle Cibril arasındaki Kur'an arzıdır. Hz. Peygamber'in vefatı öncesinde Kur'an'ın indirilmesi tamamlanmış ve vahiy sona ermiştir. Peygamberimizden sonra hilâfete seçilen Hz. Ebû Bekir, bir komisyon kurarak sahabe elinde sayfalar halinde bulunan Kur'an nüshalarını mushaf haline getirmiş, üçüncü halife olan Hz. Osman da bu ana mushaftan çoğalttırarak müslümanların yoğun olduğu merkezlere göndermiştir. Daha sonraları ise okumayı kolaylaştırmak İçin Kur'an'a nokta ve hareke konulmuştur. Elimizde bulunan Kur'an, Hz. Peygamber'den itibaren her devirde bütün müslümanların ittifakı İle (mütevâtir olarak) nakledilerek günümüze gelmiştir.
a- Kur'ân-ı Kerîm'in Özellikleri
Kur'ân-ı Kerîm, kendi özelliklerini şu şekilde dile getirmektedir: Bu, kendisinde şüphe, çelişki ve tutarsızlık olmayan, Arapça olarak vahyedilmiş (Arabi), daha önceki kitapları doğrulayan (musaddık), gözetip tanıklık eden (müheymin), mesajı evrensel (âlemlere rahmet/öğüt), Allah tarafından korunan, âyetlerinin bir kısmı muhkem bir kısmı ise müteşâbih, aydınlatan (nur), yol gösteren (hüdâ), hakkı batıldan ayıran (furkan), uyarıcı ve müjdeleyici, hikmetli, açıklayıcı ve beyan edici (tib-yan) bir kitaptı.[333]
Kur'an, kelâm kitaplarında ise özellikleri göz önünde bulundurularak şu şekilde tanımlanmaktadır: "Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla peygamberimize indirilen, ondan da bize mütevâtir olarak gelen, tilâvetiyle ibâdet olunan mû'ciz bir kitaptır."
Bu tanımdaı>şu önemli hususlar ortaya çıkmaktadır:
1- Kur'an'ı Hz. Peygamber'e gönderen Allah'tır. Cebrail, onun Resû-lullah'a ulaşmasında sadece aracıdır. Dolayısıyla Kur'an, Allah'ın kelâmıdır.
2- Kur'an, Hz. Muhammed'e Cebrail vasıtasıyla gönderilmiştir. Vahyin gönderilişinin değişik şekilleri bulunmakla beraber Kur'an Hz. Peygamber'e tümüyle Cebrail aracılığıyla gönderilmiştir.
3- Kur'an, sadece Hz. Muhammed'e indirilen lafızlardan oluşur. Dolayısıyla geçmiş peygamberlere indirilen metinler veya o metinlerden bölümler Kur'an sayılamaz, onlara Kur'an muamelesi yapılamaz. Ancak onlardan alıntı olarak Kur'an'da yer alanlar Kur'an metnidir. Bunun gibi Hz. Peygamber'e melek dışında değişik yollarla vahyedilen hususlar da Kur'an içinde yer almazlar.
4- Kur'an, Peygamberimizden bize mütevâtir olarak gelmiştir. Peygambere kadar tevatür yoluyla ulaşmayan bir kitabın nisbetinde şüphe olacağı için Allah tarafından indirilmiş sayılamaz. Kur'an mütevâtir yolla geldiği için âhâd yolla gelen rivayet ve kıraatler Kur'an metnine dahil edilemez. Dolayısıyla böyle bir metnin muhtevasına da Kur'an muamelesi yapılamaz.
5- Kur'an, hem lafzı hem de mânası itibariyle mu'ciz yani erişile-mezdir. Onun son derece fasih, beliğ ve edebî bir lafzı vardır. Kur'an'ın; "Kulumuza indirdiğimiz hakkında bir şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre getirin"[334], "Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki onun benzeri olan on tane uydurma sûre getirin" {Hûd n/13) şeklinde muarızlarına meydan okuması karşısında fesahat ve belagatına güvenen nice kişiler onun kısa bir sûresini bile yazamamışlardır. Kur'an, onların bu işi başaramayacaklarını şu şekilde dile getirmektedir: "İnsanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar onun benzerini asla ortaya getiremezler".[335]
Kur'an'ın lafzı gibi mânası da son derece geniş ve derindir. Onu anlayarak okuyan insanların zihninde ve kalbinde çok yüksek duygular uyanır. Kur'an hakkında günümüze kadar birçok tefsir yazılmış olmasına rağmen, o yine de tükenmez bir hazinedir. Kur'an lafız ve mânanın bir arada oluşu ile ilâhî kitap özelliğini kazanmakta olup sadece mânaya Kur'an denilemez. Dolayısıyla namaz gibi Kur'an okumanın gerekli olduğu yerlerde kıraatin buna uygun olması gerekir.
Kur'an'ın kendine has bir iç örgüsü vardır. O, bir konuyu belli bir bölümde ele alarak sonuçlandırmaz. Aksine yerleştirmek istediği hükümleri kitabın muhtelif yerlerine serpiştirir. Söz gelimi savaş ve yetimlerden söz eden âyetlerin arasına şarabın haramlığının[336], talaktan (boşanmadan) bahseden âyetlerin arasına namazla ilgili hükümlerin[337] yerleştirildiği, hacla ilgili hükümlerin bir kısmının Bakara sûresinde (196-203) bir kısmının Hac sûresinde (26-37) geçtiği görülmektedir. Aynı şekilde evlenme ve boşanma ile ilgili âyetlerin bir kısmı Bakara, bir bölümü Nisa, başka bir bölümü de Talak sûresinde yer almaktadır. Dolayısıyla onun iç örgüsünde farklı bir bütünlük söz konusudur ve ondan bir bölümünü okuyan da tümünü okumuş gibi bir mesaj alabilir. Kur'an'ın bu yöntemini Mahmut Şeltut şöyle bir benzetme ile ifade etmektedir: "Onun konuları ele alış şekli her tarafı meyve ve çiçeklerle dolu bir bahçeye benzer. İnsan bu bahçenin neresine giderse gitsin kendisine yararı olacak rengârenk çiçekler ve farklı farklı meyveler bulabilir".[338]
Kur'an'ın bir özelliği de koyduğu hükümlerde teşvik etme ve korkutma (terğîb ve terhîb) yoluyla motivasyonu sağlamasıdır. O, muha-taplarındaki korku, gözetme, sevgi, yarar umma gibi psikolojik faktörleri harekete geçirerek onları emirlerine uymaya ve yasaklarından sakınmaya yönlendirir.
b- Kur'ân-ı Kerîm'in Muhtevası
Kur'ân-ı Kerîm İnsanlara yol göstermek, dünya ve âhirete dair bilgi vermek, canları, malları, dinleri, aile ve toplumları ile İlgili konularda onlara ışık tutmak üzere gönderilmiştir. Onun gönderilişindeki asıl hedef tabiat veya tarihle ilgili konularda insanlara bilimsel bilgi vermek değil, onlara ilâhî mesajı iletmektir. Bundan dolayı Kur'an'ın muhtevasının anlaşılması çok önemlidir.
Kur'an'da birçok konuya temas edilmekle beraber, onda ağırlıklı olarak ele alınan konular şu şekilde belli başlıklar halinde toplanabilir:
Allah'ın varlığı ve birliği, azamet ve kudreti, yaratması ve bundaki hikmet gibi ulûhiyet konuları; ruh, melek, cin, şeytan, âhiret, cennet, cehennem gibi gayb âlemine ilişkin meseleler.
İnsanlara adalet, istikamet, tevazu, dostluk, şefkat, merhamet, eşitlik, bağışlama gibi yüksek hasletlerin tavsiye edilmesi ve onların zulüm, kibir, hıyanet, cimrilik, intikam, merhametsizlik gibi kötülüklerden'sakındırılarak erdemli bireylerden oluşan bir toplum oluşturulması.
İnsanların Allah'a nasıl kulluk edeceklerinin belirlenmesi, bununla ilgili hükümlerin konulması ve düzenlemelerin yapılması. Söz gelimi namaz, oruç, zekât, sadaka, hac, cihad, yemin, adak gibi konular üzerinde durulması.
Evlilik, miras, boşanma, mehir, nafaka, emzirme, nesep, iddet ve vasiyet gibi ailevî; savaş, barış, şûra, adalet, eşitlik gibi yönetimle ilgili; alış veriş, kiralama, rehin, borç alıp verme, faiz ve tefecilik gibi ticarî; hırsızlık, cinayet, zina, iftira ve bunlara verilecek cezalar gibi hukukî ve zenginlerle yoksulların ilişkileri, işçi haklarının düzenlenmesi, servetin dolaşımı gibi sosyal konuların ele alınması.
Allah'ın "yapınız" ve "yapmayınız" diye buyurduğu emir ve yasakların açıklanması, bunlara uymanın istenmesi ve müminler için takdir edilmiş olan nimetlerin müjdelenip kâfirler için hazırlanan kötü sonucun hatırlatılması.
Geçmiş milletlere ait ibretli hadiseler ve tarihî olayların anlatılması, günahkâr toplulukların başına gelen felâketlerden söz edilmesi, insanların bunlardan ibret almaya davet edilmesi, peygamberlerin vazifelerini nasıl başardıklarının ve bu uğurda ne denli fedakârlıklarda bulunduklarının hikâye edilmesi, Allah'ın salih kullarına vadettiklerinin ve kötü insanlara tehdidinin nasıl gerçekleştiğinin gözler önüne serilmesi. Kur'an, bu kıssalar ile zaman ve mekân boyutunu öne çıkaran ve şahısları ele alan bir tarih bilgisi vermeyi değil, insanlara öğüt vermeyi ve yol göstermeyi hedeflemektedir. Çünkü bu anlatımlarda bilgi boyutuna yönelince asıl hedefi teşkil eden hidayet ve öğüt boyutu gölgede kalmaktadır.
İnsanları, Allah Teâlâ'nın kudret ve hikmetini ortaya koyan eserleri üzerinde düşünmeye ve araştırmaya davet eder; göklerin ve yerin yaratılış kanunlarını incelemeye, varlıklardaki olağanüstülükleri görüp ibret almaya teşvik eder. Allah'ın koymuş olduğu fıtrat ve hilkat kanunlarını kimsenin değiştiremeyeceğini bildirir ve insanları bu kanunlara uymaya çağırır.
c- Kur'an'i Diğer İlâhî Kitaplardan Ayıran Hususlar Kur'ân-ı Kerîm'i diğer ilâhî kitaplardan farklı ve üstün kılan bazı özellikler bulunmaktadır:
Kur'an, ilâhî kitapların sonuncusudur. Hz. Muhammed'den sonra peygamber gönderilmeyeceği gibi Kur'an'dan sonra da ilâhî kitap indi-rilmeyecektir.
Kur'an, günümüze kadar bozulmadan ve tahrif edilmeden gelmiştir ve kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Halbuki Kur'an'dan önce gönderilen ilâhî kitaplar muhafaza edilememiş ve değişikliklere uğramışlardır.
Kur'an, kendisinden önce gönderilen kitapları tasdik edicidir[339]. Bununla beraber o, bu kitapların muhtevalarının zamanla tahrif edildiğini[340] haber vermektedir. Şüphesiz ilâhî kitapların doğru olanlarının yanlışlarından ayrılması ancak daha sonra gelecek vahiylerin kıstaslığı ile mümkündür[341]. Kur'an da bunu yapmakta, Allah'ın birliği esası üzerine kurgulanan ilâhî kitaplardan bu esasın dışına çıkarılanları hükümsüz kılarak tevhid çizgisini devam ettirmekte, onlarda açık kalan hususları tamamlamakta, yeni ihtiyaçlara göre yeni hükümler getirmektedir.
Kur'an'ın getirdiği esaslar ve değerler evrenseldir. O, bütün insanlığa gönderilmiştir ve hükmü kıyamete kadar geçerlidir. O, evrensel (değişmeyecek) olan hükümleri açık bir şekilde, değişebilir olanları ise yoruma müsait (mücmel) olarak ortaya koymaktadır. Nitekim, onda namaz, oruç, zekât ve haccın farz oluşları ve zina, iftira, hırsızlık gibi fiillerin haram oluşları açık ve kesin olarak ortaya konulmuş; emzirmede haramlığı doğuracak miktar, abdestte başın meshedilecek alanı gibi konular ise yoruma açık tutulmuştur.
Kur'an, kendisinden önceki ilâhî kitapları neshetmiş yani yürürlükten kaldırmıştır. Nesih, genel olarak daha sonra gelen dinî bir delil ile önceden konulmuş olan dinî bir hükmü ortadan kaldırmak demektir. Bu, Kur'an'ın daha önce gönderilmiş ilâhî kitapları neshetmesi şeklinde olabileceği gibi; kendinde önceden mevcut olan bir hükmü yeni bir hükümle neshetmesi şeklinde de olabilir. Kur'an, daha önce gönderilmiş olan kitapları neshetmiştir. Bu konuda bir ihtilâf söz konusu değildir. Kendi kendisinde neshin olup olmadığı ise ihtilaflıdır35.
Kur'an, Peygamberimiz'e toptan değil, çeşitli olaylar, sorular ve istekler doğrultusunda tedrici olarak inmiştir. Buna paralel olarak da, bilhassa günlük hayatla ilgiii konularda son söyleyeceği şeyi baştan söylemek yerine insanları ruhen ve bedenen hazırladıktan sonra açıklamayı tercih etmiştir.
Kur'an, insanları dinî ve dünyevî bakımdan ıslah etmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle alışverişten evliliğe, mirastan anlaşmazlıkların halline, Câhiliye Arapları'nın yapageldikleri şeylerden doğru bulduklarını onaylamış, yanlış olanlarını İse düzeltmiş veya tümüyle yürürlükten kaldırmıştır. O, insanların sahip oldukları bütün değerleri kökten yıkıp enkaz üzerine yeni bir düzen kurmayı değil, insanların haklarını korumayı, çıkarlarını sağlamayı ve adaletin teminini hedefleyen bir düzenlemeyi amaç edinmiştir. Bunun İçin indiği toplumda yararlı ve düzgün olan uygulamaları yerinde bırakmış, yanlış ve zararlı olanları ise kaldırmıştır.
İlâhî kitapların sonuncusu olan Kur'an, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed'e gönderilmiştir. Hz. Muhammed son peygamber olduğu gibi Kur'an da son kitaptır. Cenâb-ı Hak onu bize şu şekilde takdim etmektedir:
"Sana da kitabı (Kur'an'ı), daha önceki kitabı doğrulamak ve korumak üzere hak olarak indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma".[332]
Kur'an, Peygamberimiz'e 610 yılının Ramazan ayında indirilmeye başlanmış ve yaklaşık 23 senede tamamlanmıştır. İnen Kur'an âyetleri hem Hz. Peygamber tarafından vahiy kâtiplerine yazdırılmak hem de hafızlar tarafından ezberlenmek suretiyle koruma altına alınmıştır. Böylece Cenâb-ı Hak, onu diğer ilâhî kitapların durumuna düşmekten muhafaza etmiştir. Çünkü Kur'an'dan önce gönderilen ilâhî kitapların hiçbiri korunamamıştır. 114 sûre ve hâkim anlayışa göre yaklaşık 6666 âyetten oluşmaktadır. Hz. Peygamber her sene ramazan ayında bir yıl boyunca gelen vahiyleri Cebrail'e okumaktaydı. Vefat ettikleri sene ise, bu olay İki kere tekrar edilmiştir. Günümüze kadar süre gelen "Mukabele" geleneğinin başlangıcı Hz. Peygamber İle Cibril arasındaki Kur'an arzıdır. Hz. Peygamber'in vefatı öncesinde Kur'an'ın indirilmesi tamamlanmış ve vahiy sona ermiştir. Peygamberimizden sonra hilâfete seçilen Hz. Ebû Bekir, bir komisyon kurarak sahabe elinde sayfalar halinde bulunan Kur'an nüshalarını mushaf haline getirmiş, üçüncü halife olan Hz. Osman da bu ana mushaftan çoğalttırarak müslümanların yoğun olduğu merkezlere göndermiştir. Daha sonraları ise okumayı kolaylaştırmak İçin Kur'an'a nokta ve hareke konulmuştur. Elimizde bulunan Kur'an, Hz. Peygamber'den itibaren her devirde bütün müslümanların ittifakı İle (mütevâtir olarak) nakledilerek günümüze gelmiştir.
a- Kur'ân-ı Kerîm'in Özellikleri
Kur'ân-ı Kerîm, kendi özelliklerini şu şekilde dile getirmektedir: Bu, kendisinde şüphe, çelişki ve tutarsızlık olmayan, Arapça olarak vahyedilmiş (Arabi), daha önceki kitapları doğrulayan (musaddık), gözetip tanıklık eden (müheymin), mesajı evrensel (âlemlere rahmet/öğüt), Allah tarafından korunan, âyetlerinin bir kısmı muhkem bir kısmı ise müteşâbih, aydınlatan (nur), yol gösteren (hüdâ), hakkı batıldan ayıran (furkan), uyarıcı ve müjdeleyici, hikmetli, açıklayıcı ve beyan edici (tib-yan) bir kitaptı.[333]
Kur'an, kelâm kitaplarında ise özellikleri göz önünde bulundurularak şu şekilde tanımlanmaktadır: "Allah tarafından Cebrail vasıtasıyla peygamberimize indirilen, ondan da bize mütevâtir olarak gelen, tilâvetiyle ibâdet olunan mû'ciz bir kitaptır."
Bu tanımdaı>şu önemli hususlar ortaya çıkmaktadır:
1- Kur'an'ı Hz. Peygamber'e gönderen Allah'tır. Cebrail, onun Resû-lullah'a ulaşmasında sadece aracıdır. Dolayısıyla Kur'an, Allah'ın kelâmıdır.
2- Kur'an, Hz. Muhammed'e Cebrail vasıtasıyla gönderilmiştir. Vahyin gönderilişinin değişik şekilleri bulunmakla beraber Kur'an Hz. Peygamber'e tümüyle Cebrail aracılığıyla gönderilmiştir.
3- Kur'an, sadece Hz. Muhammed'e indirilen lafızlardan oluşur. Dolayısıyla geçmiş peygamberlere indirilen metinler veya o metinlerden bölümler Kur'an sayılamaz, onlara Kur'an muamelesi yapılamaz. Ancak onlardan alıntı olarak Kur'an'da yer alanlar Kur'an metnidir. Bunun gibi Hz. Peygamber'e melek dışında değişik yollarla vahyedilen hususlar da Kur'an içinde yer almazlar.
4- Kur'an, Peygamberimizden bize mütevâtir olarak gelmiştir. Peygambere kadar tevatür yoluyla ulaşmayan bir kitabın nisbetinde şüphe olacağı için Allah tarafından indirilmiş sayılamaz. Kur'an mütevâtir yolla geldiği için âhâd yolla gelen rivayet ve kıraatler Kur'an metnine dahil edilemez. Dolayısıyla böyle bir metnin muhtevasına da Kur'an muamelesi yapılamaz.
5- Kur'an, hem lafzı hem de mânası itibariyle mu'ciz yani erişile-mezdir. Onun son derece fasih, beliğ ve edebî bir lafzı vardır. Kur'an'ın; "Kulumuza indirdiğimiz hakkında bir şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre getirin"[334], "Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki onun benzeri olan on tane uydurma sûre getirin" {Hûd n/13) şeklinde muarızlarına meydan okuması karşısında fesahat ve belagatına güvenen nice kişiler onun kısa bir sûresini bile yazamamışlardır. Kur'an, onların bu işi başaramayacaklarını şu şekilde dile getirmektedir: "İnsanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar onun benzerini asla ortaya getiremezler".[335]
Kur'an'ın lafzı gibi mânası da son derece geniş ve derindir. Onu anlayarak okuyan insanların zihninde ve kalbinde çok yüksek duygular uyanır. Kur'an hakkında günümüze kadar birçok tefsir yazılmış olmasına rağmen, o yine de tükenmez bir hazinedir. Kur'an lafız ve mânanın bir arada oluşu ile ilâhî kitap özelliğini kazanmakta olup sadece mânaya Kur'an denilemez. Dolayısıyla namaz gibi Kur'an okumanın gerekli olduğu yerlerde kıraatin buna uygun olması gerekir.
Kur'an'ın kendine has bir iç örgüsü vardır. O, bir konuyu belli bir bölümde ele alarak sonuçlandırmaz. Aksine yerleştirmek istediği hükümleri kitabın muhtelif yerlerine serpiştirir. Söz gelimi savaş ve yetimlerden söz eden âyetlerin arasına şarabın haramlığının[336], talaktan (boşanmadan) bahseden âyetlerin arasına namazla ilgili hükümlerin[337] yerleştirildiği, hacla ilgili hükümlerin bir kısmının Bakara sûresinde (196-203) bir kısmının Hac sûresinde (26-37) geçtiği görülmektedir. Aynı şekilde evlenme ve boşanma ile ilgili âyetlerin bir kısmı Bakara, bir bölümü Nisa, başka bir bölümü de Talak sûresinde yer almaktadır. Dolayısıyla onun iç örgüsünde farklı bir bütünlük söz konusudur ve ondan bir bölümünü okuyan da tümünü okumuş gibi bir mesaj alabilir. Kur'an'ın bu yöntemini Mahmut Şeltut şöyle bir benzetme ile ifade etmektedir: "Onun konuları ele alış şekli her tarafı meyve ve çiçeklerle dolu bir bahçeye benzer. İnsan bu bahçenin neresine giderse gitsin kendisine yararı olacak rengârenk çiçekler ve farklı farklı meyveler bulabilir".[338]
Kur'an'ın bir özelliği de koyduğu hükümlerde teşvik etme ve korkutma (terğîb ve terhîb) yoluyla motivasyonu sağlamasıdır. O, muha-taplarındaki korku, gözetme, sevgi, yarar umma gibi psikolojik faktörleri harekete geçirerek onları emirlerine uymaya ve yasaklarından sakınmaya yönlendirir.
b- Kur'ân-ı Kerîm'in Muhtevası
Kur'ân-ı Kerîm İnsanlara yol göstermek, dünya ve âhirete dair bilgi vermek, canları, malları, dinleri, aile ve toplumları ile İlgili konularda onlara ışık tutmak üzere gönderilmiştir. Onun gönderilişindeki asıl hedef tabiat veya tarihle ilgili konularda insanlara bilimsel bilgi vermek değil, onlara ilâhî mesajı iletmektir. Bundan dolayı Kur'an'ın muhtevasının anlaşılması çok önemlidir.
Kur'an'da birçok konuya temas edilmekle beraber, onda ağırlıklı olarak ele alınan konular şu şekilde belli başlıklar halinde toplanabilir:
Allah'ın varlığı ve birliği, azamet ve kudreti, yaratması ve bundaki hikmet gibi ulûhiyet konuları; ruh, melek, cin, şeytan, âhiret, cennet, cehennem gibi gayb âlemine ilişkin meseleler.
İnsanlara adalet, istikamet, tevazu, dostluk, şefkat, merhamet, eşitlik, bağışlama gibi yüksek hasletlerin tavsiye edilmesi ve onların zulüm, kibir, hıyanet, cimrilik, intikam, merhametsizlik gibi kötülüklerden'sakındırılarak erdemli bireylerden oluşan bir toplum oluşturulması.
İnsanların Allah'a nasıl kulluk edeceklerinin belirlenmesi, bununla ilgili hükümlerin konulması ve düzenlemelerin yapılması. Söz gelimi namaz, oruç, zekât, sadaka, hac, cihad, yemin, adak gibi konular üzerinde durulması.
Evlilik, miras, boşanma, mehir, nafaka, emzirme, nesep, iddet ve vasiyet gibi ailevî; savaş, barış, şûra, adalet, eşitlik gibi yönetimle ilgili; alış veriş, kiralama, rehin, borç alıp verme, faiz ve tefecilik gibi ticarî; hırsızlık, cinayet, zina, iftira ve bunlara verilecek cezalar gibi hukukî ve zenginlerle yoksulların ilişkileri, işçi haklarının düzenlenmesi, servetin dolaşımı gibi sosyal konuların ele alınması.
Allah'ın "yapınız" ve "yapmayınız" diye buyurduğu emir ve yasakların açıklanması, bunlara uymanın istenmesi ve müminler için takdir edilmiş olan nimetlerin müjdelenip kâfirler için hazırlanan kötü sonucun hatırlatılması.
Geçmiş milletlere ait ibretli hadiseler ve tarihî olayların anlatılması, günahkâr toplulukların başına gelen felâketlerden söz edilmesi, insanların bunlardan ibret almaya davet edilmesi, peygamberlerin vazifelerini nasıl başardıklarının ve bu uğurda ne denli fedakârlıklarda bulunduklarının hikâye edilmesi, Allah'ın salih kullarına vadettiklerinin ve kötü insanlara tehdidinin nasıl gerçekleştiğinin gözler önüne serilmesi. Kur'an, bu kıssalar ile zaman ve mekân boyutunu öne çıkaran ve şahısları ele alan bir tarih bilgisi vermeyi değil, insanlara öğüt vermeyi ve yol göstermeyi hedeflemektedir. Çünkü bu anlatımlarda bilgi boyutuna yönelince asıl hedefi teşkil eden hidayet ve öğüt boyutu gölgede kalmaktadır.
İnsanları, Allah Teâlâ'nın kudret ve hikmetini ortaya koyan eserleri üzerinde düşünmeye ve araştırmaya davet eder; göklerin ve yerin yaratılış kanunlarını incelemeye, varlıklardaki olağanüstülükleri görüp ibret almaya teşvik eder. Allah'ın koymuş olduğu fıtrat ve hilkat kanunlarını kimsenin değiştiremeyeceğini bildirir ve insanları bu kanunlara uymaya çağırır.
c- Kur'an'i Diğer İlâhî Kitaplardan Ayıran Hususlar Kur'ân-ı Kerîm'i diğer ilâhî kitaplardan farklı ve üstün kılan bazı özellikler bulunmaktadır:
Kur'an, ilâhî kitapların sonuncusudur. Hz. Muhammed'den sonra peygamber gönderilmeyeceği gibi Kur'an'dan sonra da ilâhî kitap indi-rilmeyecektir.
Kur'an, günümüze kadar bozulmadan ve tahrif edilmeden gelmiştir ve kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Halbuki Kur'an'dan önce gönderilen ilâhî kitaplar muhafaza edilememiş ve değişikliklere uğramışlardır.
Kur'an, kendisinden önce gönderilen kitapları tasdik edicidir[339]. Bununla beraber o, bu kitapların muhtevalarının zamanla tahrif edildiğini[340] haber vermektedir. Şüphesiz ilâhî kitapların doğru olanlarının yanlışlarından ayrılması ancak daha sonra gelecek vahiylerin kıstaslığı ile mümkündür[341]. Kur'an da bunu yapmakta, Allah'ın birliği esası üzerine kurgulanan ilâhî kitaplardan bu esasın dışına çıkarılanları hükümsüz kılarak tevhid çizgisini devam ettirmekte, onlarda açık kalan hususları tamamlamakta, yeni ihtiyaçlara göre yeni hükümler getirmektedir.
Kur'an'ın getirdiği esaslar ve değerler evrenseldir. O, bütün insanlığa gönderilmiştir ve hükmü kıyamete kadar geçerlidir. O, evrensel (değişmeyecek) olan hükümleri açık bir şekilde, değişebilir olanları ise yoruma müsait (mücmel) olarak ortaya koymaktadır. Nitekim, onda namaz, oruç, zekât ve haccın farz oluşları ve zina, iftira, hırsızlık gibi fiillerin haram oluşları açık ve kesin olarak ortaya konulmuş; emzirmede haramlığı doğuracak miktar, abdestte başın meshedilecek alanı gibi konular ise yoruma açık tutulmuştur.
Kur'an, kendisinden önceki ilâhî kitapları neshetmiş yani yürürlükten kaldırmıştır. Nesih, genel olarak daha sonra gelen dinî bir delil ile önceden konulmuş olan dinî bir hükmü ortadan kaldırmak demektir. Bu, Kur'an'ın daha önce gönderilmiş ilâhî kitapları neshetmesi şeklinde olabileceği gibi; kendinde önceden mevcut olan bir hükmü yeni bir hükümle neshetmesi şeklinde de olabilir. Kur'an, daha önce gönderilmiş olan kitapları neshetmiştir. Bu konuda bir ihtilâf söz konusu değildir. Kendi kendisinde neshin olup olmadığı ise ihtilaflıdır35.
Kur'an, Peygamberimiz'e toptan değil, çeşitli olaylar, sorular ve istekler doğrultusunda tedrici olarak inmiştir. Buna paralel olarak da, bilhassa günlük hayatla ilgiii konularda son söyleyeceği şeyi baştan söylemek yerine insanları ruhen ve bedenen hazırladıktan sonra açıklamayı tercih etmiştir.
Kur'an, insanları dinî ve dünyevî bakımdan ıslah etmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle alışverişten evliliğe, mirastan anlaşmazlıkların halline, Câhiliye Arapları'nın yapageldikleri şeylerden doğru bulduklarını onaylamış, yanlış olanlarını İse düzeltmiş veya tümüyle yürürlükten kaldırmıştır. O, insanların sahip oldukları bütün değerleri kökten yıkıp enkaz üzerine yeni bir düzen kurmayı değil, insanların haklarını korumayı, çıkarlarını sağlamayı ve adaletin teminini hedefleyen bir düzenlemeyi amaç edinmiştir. Bunun İçin indiği toplumda yararlı ve düzgün olan uygulamaları yerinde bırakmış, yanlış ve zararlı olanları ise kaldırmıştır.
En son Administrator tarafından Çarş. Kas. 17, 2010 6:11 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi (Sebep : kuran-ı kerim, ozellikleri, hakkında, nedir, muhteva, genel bilgi)
:: İslami Konular :: K.Kerim
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz